Endonezya Syerif Hidayatullah Devlet İslam Üniversitesi'nde Güvenlik Politikaları için Bediüzzaman'dan Reçeteler Konuşuldu
Jakarta Syerif Hidayatullah Devlet İslam Üniversitesi'nde yapılan uluslararası seminerde “İnanç Bakış Açısından Şahsi, İçtimai ve Global Güvenlik Algısı” konusu ele alındı.
Endonezya Syerif Hidayatullah Devlet İslam Üniversitesi ile İstanbul İlim ve Kültür Vakfı tarafından Endonozya’nın başkenti Jakarta’da 16 Temmuz'da düzenlenen seminerde konuşmacılar 'Bediüzzaman Said Nursi'nin görüşlerinin bugünün dünyasının içinde bulunduğu problemlere ışık tuttuğunu' dile getirdiler.
Dr. Jajang Jahroni, bu seminerin Endonezya’daki genç nesillerce 'Said Nursi’nin fikirlerinin anlaşılması ve yayılması' bakımından önemli olduğunu söyledi ve “20 yıl önce katıldığım bir konferansı hatırlıyorum. O zaman çok az kişi Risale- Nur’u ve Said Nursi’nin fikirlerini biliyordu. Bugün pekçok genç akademisyenin Risale-i Nur üzerine lisansüstü tezlerini yapmalarından dolayı çok memnunum” açıklamasında bulundu.
Syerif Hidayatullah Devlet İslam Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Edi Amin yaptığı konuşmasında 'Üstad Bediüzzaman’ın hayatında Eski Said ve Yeni Said olarak iki dönem olduğunu ve Said Nursi'nin Eski Said döneminde sosyal hayatta aktif iken, Yeni Said döneminde Kur'an'ı kıble tayin edip iman üzerine hayatını teksif etttiğini' belirterek şunları söyledi:
"Emniyeti Temin Etmek İçin Müsbet Hareket Etmek Lazım"
Prof. Dr. Alparslan Açıkgenç ise "Müsbet Hareket Bilgisi: Said Nursi'nin İlk ve Son Dersi" başlıklı konuşmasına 'Bediüzzaman Said Nursi’nin talebelerine yazdığı son mektubundan örnek bir cümleyi ayrıntılı olarak tahlil etmeye bugün her zamankinden daha çok ihtiyacımızın olduğunu' ifade ederek başladı:
“Çünkü günümüzde İslamofobi yaygınlaşmışken ve Müslümanlara ve İslam’a olan hücum had safhaya varmışken ihtiyacımız olan müsbet hareket gayet güzel bir şekilde ifade edilmiştir: “Kardeşlerim vazifemiz müsbet hareket etmektir; menfi hareket etmek değildir.” Burada müsbet olan nedir, menfi olan nedir? Bunu tam manasıyla anlamak için bütün külliyatı incelemeye ihtiyacımız vardır ki; bu tek bir meselenin fikir bütünlüğünü yakalayabilelim.
Evvel emirde müsbet hareket “emniyeti temin ve cemiyetin nizamını muhafaza etmek” olarak tanımlanmıştır. Ancak bu nasıl temin edilmelidir? Risale-i Nur Külliyatı'nın verdiği bilgi bütünlüğü, toplum düzeninin sağlanması ve emniyetin yani güvenliğin korunması ancak ve ancak bilgi ile mümkündür. Ancak bu bilgi İslam-bilim geleneğinde “meratibul-ilm” olarak bildiğimiz bilgi mertebelerine göre elde edilmelidir. Demek ki her bilginin bir mertebesi var ve bilgi o mertebesine göre önem kazanır. En yüksek mertebedeki ilim Kur’an’dır, evvel emirde elde edilmesi gereken ve hazmedilmesi gereken bilgi de budur ki, “iman-ı billah” ile başlar ve "marifetullah" ile gelişir, "muhabbetullah" ile ilerler ve lezzet-i ruhaniyeyi netice verir. Allah’ı tanıyan ve seven her türlü güzelliğe ve emniyete erişir. Nursi, bunu 23. Söz'de açıkladığı bir hayali vak’a ile temsil kullanarak açıklamış ve son olarak da günümüzdeki israf ve aşırı lükse kaçan bir hayatın çekiciliğine karşı ayrıca uyarmıştır. Böylece maneviyat ile elde edilen insanın kendine dönüşü, toplum düzeninin korunmasına ve güvenliğin sağlanmasına yol açacaktır. Bu durumda olan bir mü’min provokasyona gelmez ve hakikati gördüğü için menfi hareket olan şiddete başvurmaz, zorluk ve güçlüğe göğüs gererek hayatı kolaylaştırmaya çalışır.”

“Suçlardan ve şiddetten uzak bir toplum istiyorsak tahkiki imanı kalplere yerleştirmek lazım”
Seminerde İİKV adına konuşan Said Yüce, "İman Nazarından Şahsi, Toplumsal ve Global Güvenlik Algısı" başlıklı konuşmasında, 'güvenli ve huzurlu bir dünya için iman esaslı bir eğitimin gerekliliğine' vurgu yaparak tahkik-i imanın, suçları ve şiddeti önleyici etkisini şu sözlerle anlattı:
"İmani bakıştan yoksun materyalist bir eğitim sisteminin ürettiği sonuçlar da dünyada gözler önündedir. Kanunlar, polisiye tedbirler, kameralar, mahkemeler ve hapishaneler çözüm olamamaktadır. Siyasetçiler, eğitimciler, güvenlikçiler, ebeveynler suçların azalmasını istiyorlarsa en etkili çözüm “kalbe manevi yasakçı yerleştirilmesidir.” Allah’a ve ahiret gününe “hakiki” manada iman eden insan her türlü suçtan ve şiddetten kendini uzak tutacaktır. Kalbe yerleştirilen gerçek imanla kameralardan, mahkemelerden polisten korkmadığı halde Allah’dan ve ahirette hesap vermekten korkacak ve iyi bir insan olacaktır. Ama bu 'hakiki manada bir iman' olmalıdır.
Sadece maddi olan, aklı ve bedeni tatmin eden formüller ve sistemler kalbe ve ruha tesir edemediği için; Kur’an-ı Kerim'de tefekküri imana vesile olacak kevni ayetler ve onların günümüz insanının anlayışına uygun tefsiri olan Risale-i Nur; bu manaların yerleşmesinde çok yardımcı olacaktır.
Değerli dinleyiciler; konuşmamı yine Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri'nin günümüz dünyasının güvenlik problemlerine Kur'an esaslı insani çözüm getiren yaklaşımıyla bitirmek istiyorum:
"Risale-i Nur, Türkiye’deki gençliğin dini yaşayışındaki müsbet dönüşüme ciddi katkı sağlamıştır"
Dr. Osman Yapar da "Modern Problemler ve Fırsatlar Karşısında İslâmî Eğitimin Önemi" başlıklı konuşmasında "Risale-i Nur’un tesirine bakıldığında, Türkiye’deki gençliğin dini yaşayışındaki müsbet dönüşüme ciddi katkı sağladığının görülmekte olduğunu" belirterek şunları söyledi: “Milyonlarca Nur talebesi, bu hakikate 'yaşayan şahitler'dir. Bu husus Avrupa’da yaşayan Müslüman topluluklar arasında merak konusu olmaktadır ve bu dönüşümün sebebini araştırmak üzere Türkiye’ye sıklıkla ziyaretlerde bulunmaktadırlar. Pekçok kişinin zannettiğinin aksine bu yükselen bir siyasi gücten kaynaklanan bir değişim değildir. Siyasi meselelerde üstünlük kazanıp tepeden inme bir değişim başlatmaya bedel, fertlerin eğitimi yoluyla tabandan yukarıya kuvvetli bir değişim yaşanmaktadır.”
"İnsanların farklı milletlerde yaratılmasının sebebi düşmanlık ve ırkçılık değil, tanışma ve yardımlaşmadır"
"Nursi'nin Bakış Açısıyla Sosyal Barışı Tehdit Eden İki Mesele: Irkçılık ve Tarafgirlik" başlığı ile konuşan Prof. Dr. Ahmet Kayacık, konuşmasına başlarken, Bediüzzaman'ın bu konu hakkındaki görüşlerinden öncelikle 'Irkçılık' konusu ile ilgili olanları beş alt başlık altında ele aldığını ifade etti ve tebliğini şu sözlerle açıkladı:
Burada öncelikle "insanların farklı farklı yaratılmasının hikmeti" üzerinde durulmuş; bu bağlamda Bediüzzamanın görüşleri belirtilmiştir. Buna göre farklı insanların farklı kabileler ve milletler olarak yaratılmasından amaç, ayette de geçtiği gibi, insanların birbirini tanıması, sosyal hayattaki ilişkilerin bilinmesi ve yardımlaşmasıdır. Farklılık sebebiyle birbirine düşman olmak ve birbirini tanımamazlık değildir. Devamında ise konuyla ilgili diğer detaylar ifade edilmiştir.
Tebliğin ikinci kısmında ise, taraftarlık konusu ele alınmış ve altı başlık altında izah edilmeye çalışılmıştır. Uhuvvet Risalesi'nin özetini içeren bu tebliğde, birinci noktada 'mü'minlere adavet beslemenin hakikat nazarında günah olduğu' vurgulanmıştır. Bu noktada özellikle mü'minin bir kötü sıfatından dolayı ona düşmanlık beslemenin, bir gemideki on masum kişinin bir cani yüzünden batırılmasına benzetilmiştir. Devamında muhabbet ve adavetin hakiki olarak kalbde yer alamayacağı, alsa bile bunun sun'i olacağı söylenirken; mü'min kardeşine düşman olmanın ondaki diğer değerli sıfatları görmezden gelmek olduğu ifade edilir ki, burada öne çıkarılan yön imanın Kâbe ile, İslamın da Uhud Dağı ile benzeştirilmesidir. Devamında ise mü'minler arasındaki bir olan noktalar belirtilerek bunların birliği gerektiren yönler olduğu ifade edilir. Diğer noktalarda ise, taraftarlığın kişisel, içtimai ve manevi hayat açısından günah olduğu konuları ele alınmıştır.
"İman hem sosyal düzenin temeli hem de ebedi hayatı ve saadeti kazanmanın vasıtasıdır."
Endonezya İslam Üniversitesi doktora talebesi olan Umarul Faruq Abubakar ise konuşmasında şu mesajları verdi:
İman, içtimai hayatın düzenlenmesinde köklü bir etkiye ve büyük bir role sahip olduğundan çok önemlidir; O hem sosyal düzenin temeli hem de ebedi hayatı ve saadeti kazanmanın vasıtasıdır.
Bunu çok iyi idrak eden Badi al-Zaman al-Nursi, imani konulara büyük önem vermiş. Bunu mektuplarında çok iyi görmekteyiz.
İman hükümetin çıkardığı kanunlara takviye anlamında büyük bir etkiye sahiptir. Kanun tek başına insan davranışlarını kontrol etmeye yeterli değildir. İnsanı yüce ideallere bağlayan, kişinin bencilliğini sınırlayan ve onu kanun ve nizama uyduran dindir.
Emniyet ve selametin sağlanmasında inancın önemli bir görevi vardır. Bu manada Nursi imanı, tıpkı sahabeler zamanında olduğu gibi kişinin kendisini kötülüklerden arındırması, şefkat ve hoşgörü ile umut ve iyimserlik ruhunu telkin etmesi, İslam kardeşliğini inşa etmesi, insanlar arasında sevgiyi canlandırması ve onu dönüştürme gücü olarak açıklıyor.

ENDONEZYA SYERİF HİDAYATULLAH DEVLET İSLAM ÜNİVERSİTESİ İLE İİKV ARASINDA İŞBİRLİĞİ PROTOKOLU İMZALANDI
Yapılan uluslararası seminer sonrasında iki kurum arasında gelecek programlar hakkında görüşmeler yapıldı. Görüşmeler sonucunda Jakarta Syerif Hidayatullah Devlet İslam Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Amany Lubis ile İstanbul İlim ve Kültür Vakfı İcra Kurulu Başkanı Said Yüce, iki kurum arasında eğitim işbirliği protokolü de imzaladı.
