Cemil Meriç'i rahmetle anıyoruz...
“Ulu çamlar fırtınalı diyarlarda yetişir” sözünün sahibi olan Cemil Meriç, dile önem veren önemli bir düşünce insanı olarak bu dünyadan ayrıldı.
Vefatından önce Cemil Meriç’i İstanbul’da evinde ziyaret eden bir Ağabey, Cemil Meriç ile olan bir anısını şöyle anlatıyor:
Cemil Meriç, ziyaretine gelen Ağabey’e “Bunca kitap okudum. Okumaktan gözlerim bile kör oldu. Ancak insanda ki hürriyetin kaynağını bulamadım” der. Bu ifadenin üzerine söze giren Ağabeyimiz Kader Risalesi’nin girişinde yer alan:
“Kader ve cüz-ü ihtiyarî, İslâmiyetin ve imanın nihayet hududunu gösteren, hâlî ve vicdanî bir imanın cüzlerindendir. Yoksa ilmî ve nazarî değillerdir. Yani, mü’min, herşeyi, hattâ fiilini, nefsini Cenâb-ı Hakk’a vere vere, tâ nihayette teklif ve mesuliyetten kurtulmamak için, cüz-ü ihtiyarî önüne çıkıyor; ona “Mesul ve mükellefsin” der. Sonra, ondan sudur eden iyilikler ve kemâlâtla mağrur olmamak için, kader karşısına geliyor; der: “Haddini bil, yapan sen değilsin.” Evet, kader, cüz-ü ihtiyarî, iman ve İslâmiyetin nihayet merâtibinde; kader, nefsi gururdan; ve cüz-ü ihtiyarî, adem-i mesuliyetten kurtarmak içindir ki, mesâil-i imaniyeye girmişler.”
Hakikatini ifade eder. İnsanın hürriyetini ve hürriyetinin sınırını gösteren cüz'ü ihtiyari meselesini bu şekilde öğrenen Cemil Meriç, kızı Ümit Meriç’e heyecanla: ”Ümit, kızım bana hemen Şerif’i ara” der. Kızı Ümit Meriç Şerif Mardin’i arar. Cemil Meriç, telefonu açan Şerif Mardin’e yine heyecanla: “Şerif! Şerif! Risale-i Nur’u oku! Bediüzzamanı oku! Yoksa cahil olarak öleceğiz, cahil olarak ahirete gideceğiz” der.
“Hem bazan olur ki, bir tek kelime, bir tek tesbih öyle bir saadet hazinesini açar ki, altmış sene hizmetle o açılmamış.”(24. söz) Sırrınca, öyle bir zaman olur ki Risale-i Nur’un bir hakikati intibaha, inkişafa ve ihyaya medar olur. Belki uzun zamanda kazanılamayacak bir anlayışa kavuşturur, kazanılması zor olan bir terakkiye ulaştırır.
Risale-i Nur’ları anlamaya çalışmak, ancak bize
nasip olabilecek en büyük mükâfattır. Risale-i
Nur’un kelimeleri üzerinde oynamak kimsenin
hakkı değildir, haddi de değildir.
Cemil Meriç
***
Meş’ale genç ve imanlı ellerde
Said Nursî, Babil Kulesinde konuşan adam!
İnsanlar ise dillerini unutmuş, hafızalarını
kaybetmiş. Kinin ve husumetin çığlıkları
kulakları tırmalarken, tevhide, imana ve
teslimiyete davet eden mürşidlerin sesi ne kadar
duyulabilir?
Şairle beraber “Yoktur şifa ümidi bu umman-ı
hastaya” diyemeyeceğiz.
Çünkü meş’ale, genç ve imanlı ellerdedir. Ve yine biliyoruz ki:
“Çok kararan geceler pembe şafaklarla biter.”
Cemil Meriç
***
Risalesiz Türk dili öğrenilmez Risale-i Nur’ları okumadan ne Türk dili öğrenilebilir, ne de Türk düşüncesi öğrenilebilir. Risale-i Nurlar bizim millî hazinelerimizdir.
Cemil Meriç
***
Asırları kucaklayan bir tefekkür
Karanlıkta bırakılan nesiller, Nur Risalelerini heceleyerek şuurlanırlar. Said Nursî’nin kuvveti yalnız hafızasından, yalnız bilgisinden, yalnız büyük cedel kabiliyetinden gelmiyor. Cesarete susayan insanımız, an’anevî irfanının bu pervasız temsilcisinde ihlâsı, feragati, bir dâvâ uğruna nefsini feda etmek celâdetini buldu.
Said Nursî’nin kitapları, tahkikî imanın birer kalesidir. Kendi gönlümüzden, kendi toprağımızdan fışkıran saf bir kaynaktır. Said Nursî, İslâm irfanının cihanşümul hakikatlerini Risalelerinde toplamış. Üstad, şimşek pırıltıları ile aydınlanan karanlık bölgelerde büyük bir güvenle dolaşıyor. Üslûp kesif ve izahlar inandırıcı. Asırları kucaklayan bir tefekkürün çağdaş idrake seslenişi, yaralanan bir idrake, yabancılaşmış bir idrake...İrfanımızın madde-i asliyesi olan bu fikirlerini ne kadar anlayabiliriz? Heyhat! Ne bir meselenin kendisine aşinayız, ne mefhumlara. Fakat Said Nursî çok aydınlık, çok daha inandırıcı.
Cemil Meriç
/İstanbul İlim ve Kültür Vakfı/ Nura Uçan Pervaneler Kataloğu-98
Youtube