İslam Düşünce Enstitüsünden Ayasofya Bildirisi
11.07.2020
AYASOFYA AÇIKLAMASI
1. Ayasofya, İslam Peygamberi Hz. Muhammed’in (sas.) dünyaya teşriflerinden iki yüz yıl
kadar önce mabet olarak inşa edilen ve hem insanlık tarihi hem din ve medeniyetler tarihi hem
de İslam ve Türk tarihi açısından ihtişamlı bir geçmişe sahiptir.
2. Eldeki tarihî bilgiler, bu kadim mabedin, ilk banileri tarafından, içinde kâinatı yoktan var
eden ve tek olan Allah’a ibadet gayesiyle bir mabet olarak inşa edildiğini ittifakla
kaydetmektedir. Esasen bu ulvi gaye, Feth-i Mübîni Peygamber müjdesine nail olma şerefiyle
gerçekleştirme bahtiyarlığına erişen Fatih Sultan Mehmet’in 1453’te İstanbul’u fethiyle birlikte
hiçbir aksamaya meydan vermeksizin geçtiğimiz yüz yılın başlarına kadar kesintisiz bir şekilde
devam etmiştir.
3. Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’un Fethinden hemen sonra yayınladığı Emanname/Ahitname
ile İstanbul’da yaşayan bütün gayrimüslimleri inançlarında, ibadetlerinde ve yaşantılarında hür
bırakmış; “kendimizi korur gibi sizleri de koruyacağız” diyerek ibadethaneleri başta olmak
üzere her türlü̈
can ve mal emniyetlerini koruma altına almıştır. Ancak bir istisna olarak
yukarıda zikredilen ulvi gayeye istinaden Ayasofya’yı camiye çevirerek onun kıyamete kadar
bir İslam mabedi sıfatıyla varlığını sürdürmesi kayd u şartıyla vakfedip Aziz Milletimize
emanet etmiştir.
4. Fetih öncesi zamanlarda yer yer bizzat kendi inananları tarafından ağır tahrip ve yıkımlara
maruz bırakılmasının aksine bu eşsiz mabet daima milletimiz tarafından yüksek bir itina ile
korunmaya alınmış; isminin bile değiştirilmesine ihtiyaç duyulmamıştır. Tevhidin simgesi
olarak ilave edilen minareleri ve yüz yıllar boyunca müminlerin Rahmân ve Rahim olan Allah’a
yaptıkları secdelerle ilk banilerinin ulvi gayelerini berhayat kılan mabet özelliğinin devamlılığı
sağlanmıştır.
5. Ayasofya, içinde ibadet edilen bir mabet olmanın ötesinde, astronomiden fıkha matematikten
kelama kadar pek çok alanda etrafında inşa edilen ilim müesseseleriyle, isminin (Hagia Sophia)
hakkını verircesine ilahî bilgeliğin tahsil edildiği bir ilim ve hikmet külliyesi olarak 1934’e
kadar beş asır boyunca varlığını devam ettirmiştir.
6. Ayasofya, 1934’te, önce tamirat gerekçesiyle ibadete kapatılmış, daha sonra ise radikal bir
kararla müzeye dönüştürülmüştür. O günden bugüne hem mabet masuniyetine hem tarihsel
müktesebata hem de vakıf geleneğimize aykırı bir şekilde işleyen bu durum milletimiz nezdinde
büyük bir burukluğa yol açmış, yaşanılan hayal kırıklığı toplumda giderek genişleyen bir
huzursuzluğun kaynağı olmuştur. Ayasofya’nın ibadete açılıp açılmaması hususunun, çeşitli
mahfillerde zaman zaman bir bağımsızlık ve özgürlük, hatta bir vesayet konusu olarak takdim
edilmesi ise daima bir ukdeye dönüşmüş ve milletimizin her ferdini derinden yaralamıştır.
7. Ayasofya, açıldığı andan itibaren batı muhitlerinde yazılıp çizildiği gibi, kiliseden camiye
değil, beş asırlık bir cami iken çevrildiği müzeden asli hüviyeti olan camiye yeniden
dönüştürülmüştür. Binaenaleyh Ayasofya’nın bir İslam mabedi sıfatıyla yeniden ibadete
açılmasını küresel ölçekte sınır tanımaz bir gerilim edebiyatının parçası olarak ele almak ve bu
masum ve haklı talepleri muhtemel bir dinler ve medeniyetler arası çatışmanın işareti olarak
kodlamak son derece yanlıştır. Bu husus tarih boyunca tüm dinlere her zaman özgürleştirici
alanlar açmakta zorlanmamış bir medeniyetin müntesipleri tarafından ibretle karşılanmaktadır.
8. Seksen altı yıl milletten mahrum edilmiş bir mabedin kesintiye uğramış tatsız bir süreçten
sonra bugün kapılarını tekrar müminlere açması karşısında bütün bir milletin duyduğu sevinç
ve coşku, başlı başına heyecan vericidir. Farklı siyasi eğilim, meşrep ve ekollerin Ayasofya söz
konusu olduğunda ortaya koydukları bütünlük bu tarihsel gecikmenin giderilmesi konusunda
atılan adımların ne kadar isabetli olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur.
9. Tarih boyunca diğer mabetlerimizde olduğu gibi Ayasofya’nın da sadece engin gönüllü
müminler için değil Ayasofya’dan Allah’a bir yol bulmayı murad eden herkesin ziyareti için
kapılarını sonuna kadar açık tutacağı muhakkaktır. Ayasofya’ya yüksek bir maneviyata geçit
bulmak için ziyaret edenlere ev sahipliği yapanlar, uzun ve kadim bir medeniyetin evlatları
olarak buna her daim hazır olduklarını her fırsatta ispat etmişlerdir.
10. Bütün bu sebeplerle nihayet Ayasofya’nın yeniden ibadete açılmış olması her türlü takdirin
üzerindedir. Bu vesileyle ifade etmek gerekir ki Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep
Tayyip Erdoğan’ın hem milletimizin hem tüm İslam dünyasının birikmiş duygularına
tercümanlık eden bu adımı her şeyden önce derin bir saygı, güçlü bir güven ve sağlam bir aidiyet
duygusunu yeniden inşa etme potansiyeli taşımaktadır.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.