“21. Yüzyılda Medeniyet ve Küreselleşmenin Meydan Okumaları Bağlamında Ukrayna'da Dönüşüm” konulu uluslararası konferans gerçekleşti
Ukrayna Pereyaslav şehrinde birçok üniversite ve araştırma kurumundan yüzlerce akademisyen ve öğrencinin katıldığı ve “21. Yüzyılda Medeniyet ve Küreselleşmenin Meydan Okumaları Bağlamında Ukrayna'da Dönüşüm” konulu uluslararası konferansı 28 Mayıs 2021’de online olarak gerçekleşti.

Konferansın organizatörlüğünü İstanbul İlim ve Kültür Vakfı ile Ukrayna Eğitim ve Bilim Bakanlığı, Pereyaslav-Khmelnytskyi Hryhorii Skovoroda Devlet Pedagoji Üniversitesi, Ukrayna Bilimler Akademisi Siyasi ve Etnik Çalışmalar Enstitüsü, Polonya Sosnowiec Humanitas Üniversitesi ve Polonya Czestochowa Sosyal Bilimler Üniversitesi Koleji beraberce yaptılar.
Bu konferansta İstanbul İlim ve Kültür Vakfı’nın Mütevelli Heyet Başkanı Said Yüce “Küreselleşmenin Etki Alanında İnsanî Değerleri ve Kültürünü Korumak” konulu ve Rusça Departmanı Başkanı Prof. Dr. İlham Mirac “Modern Dünyada Manevî ve Ahlakî Değerler” konulu birer sunum yaptılar.
İstanbul İlim ve Kültür Vakfı’nın Mütevelli Heyet Başkanı Said Yüce, konuşmasında şunları söyledi:
"Küreselleşme, uluslararası serbest ticaretin yaygınlaşması ve iletişim teknolojilerinin yaygınlaşmasıyla son yıllarda önemli ölçüde her alanda hakimiyetini hissettirmektedir. Küreselleşme, 20. yüzyılın sonlarına doğru meydana gelen gelişmeleri adlandırmak için kullanılan bir kavramdır. Bu gelişmelerin ekonomik, siyasî, sosyal, teknolojik ve kültürel yönleri bulunmaktadır. Aslında, küreselleşme, toplumsal değişimi anlama ve açıklamada kullanılmaktadır.
Teknolojik gelişmeler, ekonomik ve ideolojik etkenler küreselleşmenin ana etkenleridir.
Küreselleşme süreci kitle iletişim araçlarının hayatımızdaki rolünü daha da artırmıştır.
Bilişim teknolojilerinin yaygınlaşması ve ucuzlaması bilgi akışını hızlandırmış; zaman, mekân ve mesafe algılarını değiştirmiş; kültürleşme sürecine hız kazandırarak küresel değerlerin oluşmasına zemin hazırlamıştır.
Toplum yapısında meydana gelen değişmeler, nüfusun farklılaşması, ekonomik dönüşüm, aile biçimlerinin ve yaşam tarzlarının değişmesi küreselleşmenin yol açtığı önemli sonuçlardan sadece bazılarıdır.
Küreselleşmenin olumlu sonuçları olarak bilgi ve iletişim teknolojileri sayesinde dünya üzerindeki mesafeler kısalarak farklılıklar en aza inmiş, dünyada olup biten her şey bütün insanlığa mal edilmeye başlanmıştır. İnsanlığın ortak değerleri oluşmaya başlamış; kültür ve medeniyet yeni baştan anlamlandırılmıştır.
Ortak eğitim politikaları yoluyla farklı ülke vatandaşları arasında ortak kavrayış ve anlayışlar gelişmiş; sağlık alanında birçok hastalık ülkelerin iş birliği ile yenilmiştir.
Küreselleşmenin olumsuz tarafları:
Gelişmekte olan ulusal devletler ekonomik, siyasal ve kültürel açıdan büyük devletlerin açık etkisine maruz kalmıştır.
Bunun sonucunda bir tür bağımlılık durumu oluşmuş; ulusal sınırlar yok sayılmış; millî egemenlik ve bağımsızlık gibi kavramların içi boşaltılmış; emperyalist amaçlar küreselleşme adı altında meşrulaştırılmaya çalışılmıştır. Adeta kültürel emperyalizm hâkim kılınmaya çalışılmıştır.
Küreselleşme, sanayileşmesini tamamlamış ülkeleri daha avantajlı duruma getirmiş ancak gelişmekte olan ya da geri kalmış ülkelerin ekonomilerinde istikrarsızlıklara ve krizlere yol açarak, bu ülkelerin dışa bağımlılıklarının daha da arttırmış, ucuz emeği kullanan sömürü düzenini ortaya çıkarmıştır.
Dünya pazarının genişlemesi ve bütünleşmesi, topluluklar arasındaki sosyo-ekonomik eşitsizliğin artması, zengin ile fakir arasındaki uçurumun daha da derinleşmesi, eşitsizliğin küresel boyutlarda genişlemesi ve işsizliğin günden güne artan bir eğilim göstermesi, bu sebeplerle toplumsal ve siyasal krizler çıkması küreselleşmenin diğer olumsuz etkilerindendir.
Günümüzde yaşadığımız birçok sosyal problem (küresel çevre felaketleri, irili ufaklı savaşlar, ekonomik krizler, salgın hastalıklar gibi) küreselleşmenin bir sonucudur.
Yeme içme kültüründen, kıyafetlerdeki benzeşmeye, özellikle her türlü tüketim anlayışında kendi özünden ve değerlerinden kopmayı netice vermiştir.
Yerel ve ulusal alışkanlıklar, inançlar, âdetler erozyona uğramış, geleneksel yapının aşınması toplumsal çöküntülere yol açmıştır.
Bu küreselleşmenin oluşturduğu olumsuzluklara karşı başta siyaset kurumu, eğitimciler, bilim insanları, din adamları, toplumdaki kanaat önderleri el birliği ile kaybedilen insani değerlerin yeniden inşası için çalışmalıdırlar.
Yoksa ekonomik veya siyasi hiçbir kazanım kaybedilen manevi değerlerin yerini tutamayacaktır. Eğer bir toplumda aile bütünlüğü, insani değerler kaybedilirse onun yerini hiçbir şey telafi edemeyecektir.
Bunları söylerken yanlış anlaşılmasın; küreselleşmenin sağlayacağı nimetlerden, teknolojinin faydalarından uzak durulsun demek istemiyorum.
Elbette bu nimetlerden yararlanalım ama insanı insan yapan diğer varlılardan ayıran insani özelliklerimizi kaybetmeden gelişmelere ayak uyduralım."


