Mekkeli Âlimler: "Çağımıza Uygun Kapsayıcı Yeni Bir Tebliğ Dili Geliştirmeliyiz"

24.11.2023


İstanbul İlim ve Kültür Vakfı, Mekke-i Mükerreme ulemasından önemli âlimlerin ve hocaların katılımıyla "Çağımızda Yeni Tebliğ Metodları" workshopunu düzenledi. 9-14 Kasım tarihleri arasında gerçekleşen etkinlik, ümmetin birliğini sağlama ve çağdaş tebliğ metodlarını tartışma amacı taşıdı. 

Workshop boyunca yapılan konuşmaların özeti şu şekildedir:

Dr. Yasir Abdu Rabbu, ümmetin birliğinin sağlanması için ilk adımın “dinsizlik üzerine kurulmuş olan eğitim metodunun tevhidî bir dil üzerine kurulmasından geçmekte” olduğunu söyledi.

Günümüzdeki davet dilinin aslımıza uygun olarak geliştirilmesi gerektiğini savunan Dr. Yasir, yeni kullanılacak dilin ise kapsayıcı olması ve ümmetin bütün kesimlerine hitap etmesi gerektiğini belirtti.

Dr. Yasir, özellikle bu dilin en güzel örneğinin Risale-i Nur olduğunu söyledi ve şöyle devam etti:

            -              Risale-i Nurdan şu 2 konunun çözümünde istifade edilmesi gerekir.

“Dinsizlik meselesi ve aile meselesi.”

Maalesef günümüzde kullanılan tebliğ metodu ve dili genelde ya siyasi veya hamasi veya toplumdan uzak bir dildir.  
Ama olması gereken Cenâb-ı Hakk’ın mesajlarını tebliğ ederken insanların anlayacağı bir şekilde ve müsbet bir tarzda olmalı.
Bu yüzden Risale-i Nur örneğinden istifade edilebilir. Çünkü Risale-i Nur okuyan kimsenin aklı, vicdanı, ruhu etkilenmektedir ve bu etkiler kişide olumlu neticeler vermektedir.

 

Dr. Ekrem Mekki ise günümüzün eğitim kurumlarını iman meselesine önem vermeden dini tedrisat yaptıklarını esefle ifade ederken, bunun sonucunda da öğrencilerin arasında ateizmin arttığını gördüklerini vurguladı.

Aynı şekilde tebliğ ve davet dilini geliştirmek için de, öncelikle günümüzde kullanılan dilin eksiklerinin tespit edilmesi gerektiğinin altını çizen Dr. Mekki, sonrasında ise günümüzün ihtiyaç önceliklerine göre yeni bir dil geliştirilmesi gerektiğinin önemini şu sözlerle örneklendirdi:

            -            Dini tedrisatın ıslahı meselesini ele aldığımızda Hazreti Cündüp bin Abdullah’ın (ra) şu sözü çok anlamlıdır; “Biz peygamberimizden önce iman’ı sonra Kur’an’ı öğrendik ve Kur’an’ı öğrendikten sonra imanımızı artırdık.”

 

Prof. Dr. Abdurrahman Al-Kassas, workshop'taki konuşmalarında “ittihad meselesi” üzerinde durdu ve ümmetin durumunu gözden geçirdiğimizde en büyük ihtiyacın ittihad olduğunu gördüğünü ifade etti ve “ittihad ve vahdet”i sağlayabilmemiz için iki meseleye çözüm getirmeliyiz diyerek şöyle açıkladı:

        -        Birincisi: Günümüzün materyalist felsefesini benimsemiş eğitim metodu yerine “tevhidî bir metod” inşa etmeliyiz.

İkincisi: Tebliğ, davet dilinde ve mesleğinde “usul ve külli sabit meseleler” ele alınmalı. “Cüz’i ve ihtilaflı” konulardan kaçınılmalıdır.

Bu meselelere çözüm olarak en güzel örneğin Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’nin eserleri olduğunu belirten Dr. Kassas, sebebini ise “Çünkü Risale-i Nur’un üstüne en çok durduğu konular, dinsizliğin bertaraf edilmesi ve nefis ıslahıdır” sözleriyle ele aldı.

 

Seyyid Muhammed Elmas, konuşmasına “Herkes günümüzde ittihad ve vahdetten bahsediyor” sözleriyle başladı ve bu konuyu alırken bir konuya daha dikkat çekti ve devam etti:

        -          İttihad demek ‘görüş ayrılığı yoktur’ demek değildir. Çünkü görüş ayrılığı Sünnetullah’tır. O yüzden ittihad ve vahdetten bahsederken, Sünnetullah’a riayet etmemiz gerekmektedir. Bunu sağlayan en iyi metod ise sünnet-i seniyye’dir.

İkinci bir hususa daha dikkat çekmek istediğinden söz eden Elmas, tebliğ ve davet dilinde acilen kapsayıcı bir dil üzerinde ittifak edilmesi gerektiğinden bahsetti ve sebebini “Şer güçleri ailemizi, toplumumuzu hedef alan bir ateş yaktı. Dikkat etmezsek bu ateş hepimizi yakar” sözleriyle vurgu yaptı.​

 

 Prof. Dr. Eşref Durfili de konuşmalarında diğer âlimlerin sözlerini tasdik edici olarak tebliğ ve davet metodları hakkında konuşurken, Bediüzzaman Said Nursî ve eserleri olan Risale-i Nur’un örnek alınması gerektiği kanısına vardı ve sebebini şu şekilde özetledi:

             -               Çünkü Bediüzzaman’ın düşüncesinde ihtilaf ve fikir çarpışmalarına yer yoktur. Hedefinde sadece inşa olan “müsbet hareket” vardır.

 

 

 


 

 

 

Prof. Dr. Ali Aşşi ise günümüzün en büyük meselesinin “dinsizlik ve ateizm” olduğundan söz etti ve “Bu meseleyi çözebilmek ve kendimizi ateşten korumak istiyorsak tevhidi bir dil ile vahdeti sağlamalıyız” dedi.

İkinci diğer hususun “aile meselesi” olduğunu söyleyen Prof. Aşşi devam etti:

             -            Aile şer güçlerinin yıkmaya çalıştığı son kaledir. Yine bu kaleyi korumak tevhidi eğitime bağlıdır.

 

 

 

 

 

 

 Prof. Dr. Nebil Fuuli da diğer alimler gibi “günümüzde herkesi kapsayan ve tüm görüş ayrılıklarına rağmen üzerinde ittifak edilecek bir dil geliştirilmeli” dedi ve konuyu başka bir bakışla ele aldı:

        -              Tebliğ dili önemli olduğu gibi “tebliğ ile çalışanların ahlakı ve davranışlarının düzeltilmesi” aynı öneme sahiptir. Bu mesele içinde özellikle Risale-i Nur’un Uhuvvet Risalesi’nden istifade edilmelidir.



 




 

 

 

5 gün boyunca devam eden “Çağımızda Yeni Tebliğ Metodları” Workshop’u sonunda alınan kararlar şu şekildedir:

  1. Risale-i Nur düşüncesinde ateizm konularını araştıracak kişilerin belirlenmesi, makalelerin yazılması ve En-nur Dergisi’nde yayınlanması.
  2. Kapsayıcı tebliğ dilinin esasının tefekkür üzerine kurulması.
  3. Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’nin ve diğer ümmet âlimlerinin eserleri üzerinde araştırmalar yapılarak ateizmle mücadele eden bir kitap yazılması.
  4. Tebliğ ve davet dilinde, tekfir ve ötekileştirmelerden kaçınılması.
  5. Bu tür toplantıların senede birkaç kez ve birkaç farklı yerde düzenlenmesi.

İstanbul İlim ve Kültür Vakfı, bu önemli workshop ile tebliğ ve davet metodlarının güncellenmesi ve ümmetin birliğine katkı sağlanması hedefine önemli bir adım atmıştır.

 

 

Dökümanı indirmek için tıklayınız.