13. Genç Akademisyenler Konferansı’nın Açılış Programı Gerçekleşti
Vakfımızın geleneksel hale gelen ve Risale-i Nur konusunda yürütülen akademik çalışmaları desteklemek amacıyla düzenlediği 13. Genç Akademisyenler Konferansı, bu sabah İstanbul İlim ve Kültür Vakfı'nda (İİKV) gerçekleştirilen açılış programı ile başladı. Konferans, 12-18 Ağustos 2024 tarihleri arasında devam edecek.
Amerika, İngiltere, Hindistan, Pakistan, Cezayir, Fas, Tunus, Irak ve Endonezya gibi dünya çapında birçok farklı ülkeden gelen İngilizce ve Arapça olarak toplam 15 doktora ve yüksek lisans öğrencisinin katılımıyla, Risale-i Nurlar üzerinde akademik çalışmalar yürüten birçok kişinin katıldığı açılış programı, Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başladı. Programın devamında ise Said Yüce, Ammar Jidal, Dr. Mustafa Tuna, Prof. Dr. Eşref Durfili, Prof. Dr. Abdulcelil Hennuş ve Said Çalışkan konuştu.
.jpg)
İİKV Mütevelli Heyeti Başkanı Said Yüce, açılışta yaptığı konuşmada, “İİKV olarak kuruluşumuzdan bu yana 45 yıldır sadece Türkiye’de değil, dünyanın çeşitli ülkelerinde benzer sempozyumlar, konferanslar ve workshoplar düzenlemeye çalışıyoruz,” dedi. Yüce, konuşmasına şu şekilde devam etti:
“Akademik olsun olmasın tüm bu faaliyetlerde, Kur’an ve Sünnet rehberliğinde insanların bilmesi gereken en önemli şeyin, ‘en büyük cehaletin kainatın sahibini tanımamak olduğunu’ ve bu gerçeği Kur’an’ın tarif ettiği şekilde nasıl tanıyacağımızı anlatmaya çalışıyoruz. Bu büyük cehaleti ortadan kaldırmak ve her şeyin sebebini tanıtmak için gayret ediyoruz.”
Said Yüce konuşmasında, dünyanın dört bir yanında yaşanan büyük krizlere de değindi. Gazze, Ukrayna ve diğer bölgelerdeki insanlık dramına dikkat çekerek, “Bugün aslında dünyanın her yerinde büyük yangınlar var. Sadece Gazze’de değil, Ukrayna’da da sivil ve masum insanlar ölüyor. Diğer bölgelerde de zulme uğrayan insanlar var. Bu büyük maddi yangınlardan daha büyük bir manevi yangın var,” dedi.
.jpg)
Bu manevi yangının, inançsızlık hastalığı olduğunu ifade eden Yüce, son 200 yıldır Batı medeniyetinin kendi ideolojilerini bilim ambalajıyla sunduğunu belirtti. “Maddi bombalar ve tahribatlar dünya hayatını yok ederken, manevi bombalar ve tahribatlar hem dünya hayatını hem de ebedi hayatı yok ediyor. Biz bu tür toplantılarda bu meseleye dikkat çekmek istiyoruz,” dedi.
Yüce, Batılı bir yazarın “çaresizlerin ölümü” ifadesini anımsatarak, Üstad Bediüzzaman Said Nursî’nin gençler için “Ey Bîçare Gençler!” dediğini belirtti. “Amerika’da her yıl aşırı dozdan 110 bin genç ölüyor. Bu acı bir rakam. Bu çaresizliğe yol açan unsurların da büyük bir suç taşıdığını görüyoruz. Bu, medeniyetin sonuçlarını gösteriyor. Biz, Kur’an medeniyetinin, hakiki İslam medeniyetinin insanlığa getireceği sulhu, sükûnu ve barışı nasıl sağlayabiliriz, bunun üstünde çalışacağız,” dedi.
.jpg)
Mustafa Tuna, konuşmasında İbrahim Aleyhisselam’ın Kabe’yi inşa etme emrini almasını ve İsmail Aleyhisselam ile birlikte bu görevi yerine getirmesini anlattı. Ardından, İbrahim Aleyhisselam’ın insanları Hacca çağırmasını emreden rivayetlere değinerek, şöyle devam etti:
“İbrahim Aleyhisselam insanları Hacca davet etmeye başladı. Ancak rivayete göre, bir yandan davet ederken, diğer yandan şöyle söylüyordu: ‘Ya Rabbi, ben davet ediyorum ama insanlara nasıl ulaşacağım? Sesim onlara nasıl ulaşacak, insanlar duyacak mı ve gelecekler mi?’ Şu anda milyonlarca insan bu davete icabet ediyor. Rabbimiz ona şöyle diyor: ‘Senin vazifen davet etmektir. Onlara ulaştırmak benim vazifemdir.’”
Mustafa Tuna, bu kıssadan ilham alarak, Bediüzzaman Said Nursi’nin 1927 yılında Doğu Anadolu’dan alınıp Barla köyüne sürgün edilmesine değindi. Tuna, sürgünün amacının Said Nursi’yi tüm insanlardan koparıp unutturmak olduğunu, ancak bu amacın gerçekleşmediğini belirtti. “Said Nursi’nin etrafındaki insanlar onun ilim sahibi olduğunu fark ettiler. İlim ışıktır, nurdur ve insan fıtratı güzelliğe cezbolur. İnsanlar yanına gidip sorular sordular, onun söylediklerini yazdılar. Bu sayede Risale-i Nur parçaları Türkiye genelinde hızla yayıldı. 1940’ların sonlarına geldiğimizde tahmini altı yüz bin kadar el yazması Risale-i Nur parçaları dolaşıyordu,” dedi.
Tuna, Said Nursi’nin Risalelerde belirttiği gibi “nur kayıt altına girmez ve girmiyor” ifadesinin doğruluğunu vurguladı. “Bunun en büyük delillerinden biri de bugün burada düzenlenen toplantıdır. Burada Amerika’dan, Kuzey Afrika’dan, Asya’dan, Hindistan’dan, Pakistan’dan gelen insanlar var. Hepimiz bu ilhamla buradayız. İnşallah, gelme niyetimizin amacına ulaşırız,” diye ekledi.
.jpg)
Said Çalışkan, konuşmasında uhuvvet ve ittihadın önemine vurgu yaptı. Çalışkan, konuşmasında önemli bir hatırasını paylaşarak şunları söyledi:
“Eskişehir’in kalp ehli, el-Ezher mezunu büyük zatlarından biri olan ve aynı zamanda Said Nursi’nin talebesi Hafız Abdullah Toprak Efendi, dedeme şöyle demiş: ‘Bak kardeşim Hacı Osman, siz Eskişehir’de, Emirdağ’da çevrenizde birçok akrabanız var, onlarla hemhalsiniz. Ama torunlarınızın ileride çok büyük akrabaları, dostları ve arkadaşları olacak. Şimdiden müjdeliyorum.’”
Said Çalışkan, bu hatırayı anlattıktan sonra şunları ekledi: “Biz de o akrabaları, kardeşlerimizi, bacılarımızı, ağabeylerimizi, hocalarımızı bulduk. Onların muhabbeti, kardeşliği ve ittihadı, Üstadımızın hayatıyla birlikte Risale-i Nur’un gerçek mahiyetini dünyaya yaymakta önemli bir rol oynadı. Cenab-ı Hak, bu kardeşlerimizle bizleri ahirette de beraber eylesin.”
.jpg)
Prof. Dr. Ammar Jidal,açılış konuşmasında Risale-i Nur’un özünü ve temelini teşkil eden Said Nursi’nin Menevi-i Nuriye kitabına dikkat çekti. Jidal, Risale-i Nur’un Mesnevi-i Nuriye’nin bir açılımı olduğunu belirtti.
Jidal, Bediüzzaman Said Nursi’ye “Tevhidi kıble yap” denildiğini ifade ederek, Said Nursi’nin Mesnevi’de bu amacın “asıl üstad”a dönmekle sağlanacağını vurguladığını söyledi. Jidal, Said Nursi’nin “asıl üstad” olarak Kur’an-ı Kerim’i işaret ettiğini belirtti.
Konuşmasında hakiki tevhid kıblesini nasıl anlamalıyız? Nasıl uygulayabiliriz? konularına değinen Jidal, bu konunun yalnızca bireyler değil, toplumlar açısından da son derece önemli olduğunu ve ilmi olarak da geniş çapta tartışılması gerektiğini ifade etti.
.jpg)
Prof. Dr. Abdulcelil Hennuş konuşmasında, Bediüzzaman Said Nursi’nin karanlık bir dönemde uyguladığı stratejileri dört maddede özetledi. Durfili, Hilafetin kaldırılması, dinsizliğin yaygınlaştırılması ve gençliği bozma gibi niyetlerin hakim olduğu bu dönemde Said Nursi’nin izlediği stratejilerin, bugün burada olmamızın nedenlerinden biri olduğunu belirtti.
Hennuş, Said Nursi’nin dinsizlik cereyanına karşı aldığı kararları şu şekilde özetledi:
- Mücadelenin Alanı: Said Nursi, mücadelesini siyasetin değil, fikri mücadelenin alanında yürütmeye karar verdi. Bu yaklaşım, ideolojik ve düşünsel düzeyde bir savaş açma stratejisinin benimsenmesini sağladı.
- Yeni Bir Mücadele Sistemi: Çalışmalarını önceki çalışmaların devamı olarak değil, tamamen Kur’an’dan ve alimlerden istifade ederek, çağımızı iyi okuyarak yeni bir mücadele sistemi kurma kararı aldı. Bu, Risale-i Nur’un özgün ve çağdaş bir yaklaşımla ortaya çıkmasını sağladı.
- Fikri Mücadelenin Temeli: Fikri mücadelenin temelini hem akıl hem de kalple birlikte tefekkür metoduna dayandırdı. Bu yaklaşım, derin düşünce ve ruhsal anlayışı birleştirerek etkili bir mücadele yöntemi oluşturdu.
- Cemaat Ruhuyla Hareket: Çağını iyi okuyarak, ferdiyetle mücadelenin mümkün olmadığını ve bu yüzden cemaat ruhuyla hareket etmeye karar verdi. Cemaatin ruhunda uhuvvet-i İslamiye’yi esas aldı. Bu, toplumsal dayanışma ve birlikteliği teşvik eden bir strateji oldu.
Prof. Dr. Abdulcelil Hennuş, bu dört stratejik kararın Said Nursi’nin dinsizlik cereyanına karşı etkili bir mücadele yürütmesini sağladığını ve günümüzde de bu kararların öneminin sürdüğünü ifade etti.
Genç akademisyenler konferansının amacı, Risale-i Nur eserleri ve Üstad Bediüzzaman Said Nursî üzerine master ve doktora çalışmaları yapan genç araştırmacıları, bu alanda değerli çalışmaları olan tecrübeli akademisyenlerle bir araya getirmek, tez çalışmalarında rehberlik etmek, fikir alışverişinde bulunmak ve teşvik etmektir. Altı gün sürecek olan konferansta, genç araştırmacılara tezlerini ayrı ayrı sunma fırsatı verilecek. Sunumlarda, tez konularının ana hatlarıyla; amaç, konu kapsamı, yöntem, tartışma ve sonuçlar itibarıyla anlatılması ve geniş çaplı müzakereler yapılması beklenmektedir.
