Kadın ve Annelik Modern İdeolojinin Dönüştürmek İstediği Son Kale
İstanbul Medeniyet Enstitüsü’nün hazırladığı Aile Okulu Veli Eğitim Programı'nda konuşan pedagog ve yazar Necla Koytak, kimlik, annelik, modern kültür ve toplumsal dönüşüm üzerine kapsamlı değerlendirmelerde bulundu. Koytak, anneliği yalnızca biyolojik veya dönemsel bir rol olarak değil, “insanî değerlerin topluma aktarıldığı temel alan” olarak tanımladı.
Konuşmasının başında kendi yaşamından kesitler paylaşan Koytak, insanın yaşını belirleyen şeyin “omuzladığı anlam ve sorumluluk” olduğunu belirterek, “Bir amaç için yaşamak insanı genç tutar” dedi.
“Annelik adanma düzeyinde bir sorumluluk; modern kimliğin tersine”
Koytak, anneliğin “kendi isteğini geri plana atarak bir başka varlığın gelişimi için kendini adamak” anlamına geldiğini söyledi.
“Yemez yedirir, içmez içirir, giymez giydirir. Bu varoluşsal bir sorumluluk bilincidir. Takva dediğimiz şey de budur” diyen Koytak, modern dünyanın bunun tam tersini dayattığını ifade etti.
Modern kimliğin bireye sürekli “Kendi mutluluğunu merkeze al” mesajı verdiğini belirten Koytak, bunun anneliğin ürettiği sevgi, özveri, ihtimam, merhamet, diğergamlık gibi değerlerle çeliştiğini söyledi.
“Modern kapitalist ideoloji insani değerleri silip süpürüyor”
Koytak, modern toplumda ön plana çıkarılan değerleri “güç, görünürlük, kariyer, zenginlik ve kişisel başarı” olarak sıraladı ve bunun insani bağları zayıflattığını ifade etti.
“Modern uygarlığın en yıkıcı sonucu, insanî değerleri yok edip yerine çıkarcı değerleri koymasıdır” diyen Koytak, bu değerlerin toplumu çözerek bireyleri yalnızlaştırdığını belirtti.
“Anneliğin ürettiği sevgi ve şefkat ideoloji karşısında bir direniş gücüdür”
Koytak, kadının doğuştan getirdiği şefkat, merhamet, empati ve koruma duygularının modern ideolojinin hedefi hâline geldiğini söyledi.
“Annelik bugün politik bir alan hâline geldi. Çünkü modern ideoloji insani değerleri yok etmek istiyor; annelik ise onları yeniden üretiyor.”
“Gençler daha depresif; anne-babaların kimlikleri baskın kültür tarafından şekilleniyor”
Koytak, modern kültürün dayattığı yaşam tarzının ailelerin değerlerini zayıflattığını ve bunun çocuklarda “aidiyet kaybı, kaygı ve depresyon artışına” yol açtığını ifade etti.
Siyasetçi araştırmasına ilişkin verdiği örnekle kafa karışıklığını vurguladı:
“%85’i ‘Siyasetçi yalancıdır’ demiş, yine %85’i ‘Kızımı milletvekili isterse veririm’ demiş.”
“Toplumu değiştirmenin başlangıç noktası anne ve erken çocukluk”
BM uzmanı Robert Myers’ın yaklaşımını aktaran Koytak, “Toplumsal değişimin en isabetli başlangıç noktası erken çocukluk dönemidir” sözünü hatırlatarak bu dönemin temel öznesinin anne olduğunu söyledi.
“Anneliği bir iktidar alanı olarak görün”
Koytak, kadınları anneliğin gücünün farkına varmaya çağırarak, “Bu rol toplumsal değişimi başlatabilecek bir iktidar alanıdır” dedi.
Duygusal zekânın aslında klasik insanî değerlerin modern adı olduğunu belirterek, bu değerlerin ilk 6 yılda çocuğun kimliğine yerleştiğini söyledi.
“Dinsizleştirilmiş toplum düzeninde sığınak: İnançtan beslenen kimlik”
Düzenlenen soru-cevap bölümünde Koytak şunu vurguladı:
“İnançtan aldığımız kimlik hem sığınaktır hem mücadele alanıdır. Müslüman, mücahit gibi durmalı; kendi değerlerini savunmalı.”
“Medeniyet kurmak şahsiyet inşasıyla başlar”
Koytak, İbn Bâce’nin yaklaşımına atıf yaparak, “Medeniyetin ilk basamağı şahsiyetin inşasıdır” dedi ve bunun bugün erken çocukluk döneminde başladığını belirtti.
“Kendi medeniyetimizin hayalini kuramazsak başkalarının hayalinin parçası oluruz”
Konuşmasının sonunda şu mesajı verdi:
“Eğer bizim bir hayalimiz yoksa, başka güçlerin hayallerinin figüranı oluruz. Halife olmak dünyada adalet ve merhamet düzeni kurmakla sorumlu olmaktır.”
Program karşılıklı teşekkürlerle sona erdi
Yaklaşık iki saat süren program, karşılıklı teşekkürlerle sona erdi. Katılımcılar, konuşmayı “sosyolojik, psikolojik ve dini açıdan ufuk açıcı” olarak değerlendirdi.