Din, Bilim ve Felsefe İlişkisi: Risale-i Nur Yaklaşımı Kitabı

28.03.2016


Din, Bilim ve Felsefe İlişkisi: Risale-i Nur Yaklaşımı Kitabı Yüzüncü Yıl Üniversitesi Yayınlarından Çıktı İstanbul İlim ve Kültür Vakfı olarak yurtdışı ve yurtiçi birçok üniversite ile ortaklaşa Risale-i Nur eksenli sempozyumlar, seminerler, konferanslar, paneller ve toplantılar düzenlemekteyiz. Düzenlenen bu programlarda sunulan tebliğler kitaplaştırmaktadır. Daha önce, Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Haliliye Kültür ve İlim Vakfı ve vakfımız tarafından ortaklaşa düzenlenen “RİSALE-İ NUR ve TECDİT” konulu ulusal sempozyum tebliğleri, Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları tarafından neşredildi. Ardından, Dicle Üniversitesi, Hasev Vakfı ve vakfımız tarafından 02-04 Mayıs 2014 tarihlerinde “RİSALE-İ NUR PERSPEKTİFİNDEN DÜNYA-AHİRET DENGESİ” konulu ulusal sempozyumda sunulan tebliğler, Dicle Üniversitesi Yayınları arasında neşredildi. Şimdi de Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Van İlim ve Kültür Vakfı ve yine vakfımız tarafından 8-10 Mayıs 2015 tarihlerinde ortaklaşa düzenlenen “DİN, BİLİM VE FELSEFE İLİŞKİSİ: RİSALE-İ NUR YAKLAŞIMI” konulu ulusal sempozyum tebliğleri Yüzüncü Yıl Üniversitesi Yayınları tarafından kitaplaştırıldı. Önsözünü Yüzüncü Yıl Üniversitesi rektörü Prof. Dr. Peyami Battal’ın yazdığı kitapta, sempozyumda sunulan tebliğlerden seçilen 18 tebliğ bulunmaktadır. ÖNSÖZ Din, Bilim ve Felsefe insanlık tarihi kadar eski olup ölçeği farklı tonlarda gelişerek ve değişerek her zaman var olmuştur. Temelde insanlığın huzur ve mutluluğunu esas almalarına rağmen bunlar arasında zaman zaman farklılıklar, çelişkiler hatta çatışmalar görülmüştür. Din, Bilim ve Felsefe çelişkiden ve çatışmadan uzak kendi alanlarında faaliyet gösterdiklerinde, kısmen de olsa iş birliğinde insanlığın dünyevi ve uhrevi mutluluğunu netice vermiştir. Disiplinler arası sorumluluk ve duyarlılık bilinci arttığı ölçüde insanlığın huzur ve mutluluğu artmış, refah düzeyi yükselmiş, sulh ve sükûn hâkim olmuştur. İlim adamları ve düşünürler günümüz problemlerinin ağırlıklı olarak ahlaki zafiyetten kaynaklandığı görüşünü paylaşırlar. Baş döndürücü hızla bilimsel ve teknolojik gelişmeler kaydeden insanlığın, varoluşun dayandığı temel prensipleri ihmal etmemesi gerekmektedir. Bilimdeki gelişmelerle uzayın en uzak mesafelerine gidilirken, uzayın derinliklerine seyahatler yapılırken insanın iç dünyasına giden yol unutulmamalıdır. İletişim vasıtaları gelişirken insanın hem cinsleriyle olan tabii iletişim kanalları kapanmamalıdır. Haber ve bilgi kanalları çoğaldıkça doğruluk ve güvenirlilik azalmamalıdır. Ancak bilimde ve teknolojide gelişme kaydedildikçe ruhsal sorunlar, toplumsal çatışmalar, küresel krizler, ekolojik problemler artmaktadır. Bunlardan kurtulmak ancak bilimin ve felsefenin doğru hedeflere yönelmesiyle mümkün olur. Küçülen dünyanın artan problemleri karşısında insanın huzur ve mutluluğu için sorumluluk bilincini arttıran, farkındalık ufku kazandıran entelektüel derinlikli çalışmalara ihtiyaç vardır. Din, Bilim ve Felsefenin ilgi alanları, sorunlara yaklaşımları, aralarındaki birliktelik veya farklılıklar mukayeseli olarak ele alınıp incelenmelidir. Bu hususta Bediüzzaman’ın düşüncesi ve eserleri incelenmeye değer bilgi ve değerlendirmeler içermektedir. Nursi eserlerinde dini ilimler, fen ilimleri, felsefe, kelam ve tasavvuf alanlarında görüş beyan etmiştir. Genel olarak bilimsel disiplinlere marifetullaha ulaştıran vasıtalar olarak bakmıştır. Ona göre canlı-cansız, küçük-büyük herşey birer ayna gibi Allah’ın esmasını yansıtmaktadır. “Her şey mirat-ı marifet olur’’ der. Nursi, dini ve fenni ilimler ayrımını kabul etmez. Kastamonu’da mecburi ikamete tabi tutulduğu dönemde kendisini ziyarete gelen ve ona “Muallimlerimiz Allah’tan bahsetmiyorlar” diye yakınan liseli gençlere “Sizin okuduğunuz fenlerden her fen, kendi lisan-ı mahsusuyla mütemadiyen Allah’tan bahsedip Hâlıkı tanıttırıyorlar. Muallimleri değil, onları dinleyiniz.” demiştir. Nursi kategorik olarak felsefeye karşı değildir ve reddetmez. Hatta birçok yerde felsefeyi “hikmet” olarak ele almıştır. “İlm-i hikmet dedikleri felsefe” tanımlamasını çokça kullanmıştır. Felsefeyi Kur’an’la barışık olan ve olmayan diye ikiye ayırmıştır. Risâle-i Nur’un şiddetle tokat vurduğu ve hücum ettiği felsefe ise, mutlak değildir, belki muzır kısmınadır. Çünkü felsefenin hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeye ve ahlâk ve kemâlât-ı insaniyeye ve sanatın terakkiyatına hizmet eden felsefe ve hikmet kısmı ise, Kur’ân ile barışıktır. Belki Kur’ân’ın hikmetine hadimdir, muaraza edemez. İkinci kısım felsefe, dalâlete ve ilhada ve tabiat bataklığına düşürmeye vesile olduğu gibi, sefahat ve lehviyat ile gaflet ve dalaleti netice verdiğinden ve sihir gibi harikalarıyla Kur’ân’ın mucizekâr hakikatleri ile muaraza ettiği için, Risâle-i Nur ekser eczalarında mizanlarla ve kuvvetli ve bürhanlı muvazenelerle, felsefenin yoldan çıkmış bu kısmına ilişiyor, tokatlıyor; müstakim, menfaattar felsefeye ilişmiyor. (Asay-ı Musa) Nursi’nin felsefeye getirdiği eleştiri “Kâinata ve her türlü mahlûkata sebepler ya da kendi adlarıyla bakmak kendi tabiriyle “Manay-ı harfi” yerine Manay-ı İsmi” ile bakmasıdır. Felsefe hakikatten udûl etmiş, kâinata mânâ-yı ismi ile bakarak, kâinatı, kâinat hesabına istihdam ediyor, Kur’ân ise, Hak’tan hak ile nazil olmuş, hakikate gidiyor. Mevcudâta, mânâ-yi harfi ile bakarak, Hâlık’ının hesabına istihdam ediyor. (Mesnevi-i Nuriye) Nursi’nin bu ve benzeri düşünceleri etrafında üniversitemiz ev sahipliğinde 8-10 Mayıs 2015 tarihinde üç gün süren 25 bilim insanının katıldığı  “Din, Bilim ve Felsefe İlişkisi: Risale-i Nur Yaklaşımı” konulu sempozyum düzenlenmiştir. Din, Bilim ve Felsefenin sorunların  çözümüne hangi ölçüde katkı sağlayabileceği sunulan birbirinden değerli tebliğlerle ortaya konulmuştur. Bu vesile ile sempozyumun organizasyonunda emeği geçen Van İlim ve Kültür Vakfı ve İstanbul İlim ve Kültür Vakfı’na, sempozyum düzenleme, danışma ve bilim kurulundaki bütün isimlere, tebliğleri ile katılan akademisyen ve araştırmacılarımıza, bütün sponsorlara, sempozyumun başarılı geçmesinde başından sonuna kadar çok emeği geçen Sosyal Bilimler Enstitü Müdürümüz Prof. Dr. Zeki Taştan, Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyemiz Yrd. Doç. Dr. Rahmi Tekin’e ve organizasyonda görev alan bütün gönüllü öğrencilerimize de sonsuz şükranlarımı sunuyorum. Bu sempozyumda sunulan ve hakemlik süreçlerinden geçmiş olan on sekiz adet makale sempozyum tebliğleri kitabı olarak basılmıştır. Elinizdeki bu kitabın Risale-i Nur ve Said Nursi hakkında yapılacak akademik çalışmalara kaynaklık edeceğini düşünüyor, kitabın basımında emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Prof. Dr. Peyami Battal Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü Sempozyum Onursal Başkanı 16.12.2015 / Van